Bodrum'da 12 gün

Bir dönem her hafta sonu babaanneme gitmek bizim değişmez aktivitemizdi. Arabaya doluşur köprüyü geçer ve önü çayırlarla dolu, evini ziyaret ederdik. Buzdolabı sütlaç ve muhallebi dolu olduğundan ilk olarak mutfağa koşar ve bir tabak sütlü tatlıyı mideye indirirdim. Arada gizlice yemeye kalkıştığımda babaannemin beni gülümseyerek izlediğini görürdüm. "Ye hadi, ye!" derdi. Zaten tabak tabak tatlıyı bize yaptığını söylerdi.

Birkaç saat sonra ayrılacağım Bodrum'dan, damağımda o çok tanıdık tatla ayrılıyorum. Sanki babaannem gülümsüyor. Ben de dönmek istemiyorum. Burada ılık çikolata gibi ağır ağır akan zamana karşılık, İstanbul'a iner inmez dahil olacağım hızlı hayatım beni bekliyor. Eğer bunu da bir tat ile anlatacak olsam kuru, saman gibi ve özensiz bir hamburgeri tarif ederdim. Fotoğraflarda şişman, sağlıklı ve dolu gözüküp, önünüze sönmüş olarak gelenlerden hani. Bana kalsa dönmezdim İstanbul'a, hayat çok kısa...

Burası pekala yazıhane olabilir
Kumbahçe'den gün batımı

Zaten daha dün içinde hiçbir duygu barındırmayan iki e-posta geliverdi. İlki, Perşembe ve Cuma günü yerimden kalkmadan yapacaklarımın ve aciliyeti olanların altının çizildiği günaydınsız, nasılsınsız bir iş listesi. Bunu, bugünden biliyor olmamın neye ve kime faydası var bilmiyorum. İkincisi, uçuş saatimi ve check in yapmamı hatırlatan hava yollarının e-postası. Ayrıca Prag'a çok ucuz uçabiliyormuşum. Hatta eğer üyeleri olursam ayrıcalıklarım olacakmış. Hiçbiri bahçedeki minik mandalina ağacı kadar gerçek değil ne yazık ki.

20 Aralık gecesinden beri Yalıkavak'tayım. Topu topu 12 gün kaldım. Burada zamanın yavaş aktığını deneyimlemek için en doğru dönem kış. Yaklaşık 11 dakikanın bir saat sürdüğünü her yerde göremezsiniz çünkü. Şu birkaç güne sığdırdıklarımı başka türlü de açıklayamazdım zaten. İlk bir-iki gün yalnızlığımın tadını çıkardım. Kendi kendimle konuştum. Daha ilk günden çözmem gereken problemler hediye edildiğinden, ne İstanbul'u, ne ofiste bensiz ne yaptıklarını düşündüm. Tek merak ettiğim sonraları Püskül oldu. Hiç sıkılmadım. Ardı ardına mevsimler gelip geçti. Güneşe yayılan köpeklerin bir bildiği var diyerek ensemi kış güneşine verdim. Yağmur ve fırtınayı Yunan meteorologların verilerinden okumayı öğrendim. Yalıkavak ve Gümüşlük koylarında yürüyüşler yaptım. Araya bir önceki yazımı ve bir-iki karalama sıkıştırdım.

Oturup pek bir şey çizdiğim söylenemez

Bodrum'a da sık sık indim. Yalıkavak'ın sosyal hayatı, merkezin yanında pek üfürük kalıyor. Yani özellikle kışın yaşayacaksak Bodrum'un içinin en doğru yer olduğunu, coğrafyanın kendisi söylüyor. Hatta Bodrum'la Yalıkavak arasındaki sıcaklık farkı geceleri 7-8°C'yi buluyor. Burada geçirdiğim zaman boyunca 3 kere Mahmut Kaptan, bir kere Berk Balık'ta rakı içtim. Sadece dün akşam yılbaşı yemeğimizi Yalıkavak Çardaklı Restoran'da yedik. Kahvaltılarımı Yalıkavak'ta, İskele Cafe’de, olmadı Zeytinaltı'nda yaptım.

Berk Balık'ta öğlen rakısı
Marinada cilası

Elbette sevdiklerimi, tanıdıklarımı da ziyaret ettim. Sayelerinde yeni insanlar tanıdım. Çoğu yeni Bodrumlulardı. Vakit geçirdikçe biraz daha buralı oldum, biraz daha Bodrum'da yaşayabileceğime inandım. Etrafımdaki insanlar da buna çok katkıda bulundular. Hepsine kulak kabarttım. Yeni hikayelerim olduğu kadar uyarılar da aldım. Özellikle 40'lı yaşların olgun ve verimli iş gücünü Bodrum'da heba etmek gibi bir riske dikkat çekildi. (Bilgi; uyarı sahiplerinin hemen hemen hepsi İstanbul'a iş yapıyorlar.) Sıklıkla tekrar ettikleri İstanbul'daki konforumdan vazgeçmem gerektiğini zaten biliyorum. İnsanların en büyük yanılgısının büyükşehir şartlarını burada aramak olduğu bir kez daha teyit edilmiş oldu. Mesela şimdilerde beldeye doğalgaz gelmesi tartışılıyormuş. Kadirşinas halk bunu istemiyor. Açıkçası ben de istemezdim. Soba, klima vs. kısa süren kış mevsimi için gayet yeterli. Bizzat test ettim. Ayrıca bir başka tespit; Bodrum hayali kurup yerleşenlerin çoğu kısa bir süre sonra dönüyor gibi gözükse de yıllar içinde yerli-göçmen dengesi ciddi olarak değişmiş. Bir bilgiye göre önümüzdeki seçimlerde oy verecek seçmen profilinin sadece %40'ı Bodrum'un yerlisi. Buradan kendime yeni notlar çıkarıyorum.

Bakın şu 12 güne başka neler sığdı. İlkinde konuk olduğum, ikincisinin ev sahipliğini yaptığım "Yiyelim Güzelleşelim" organizasyonunun Bodrum'da yapılan üçüncü ayağında artık ekiptendim. Daha önce yazdım ama kısaca tekrar etmekte fayda var. Kendi meşrebimce anlatayım; hiç tanımadığınız insanlarla bir arada yemek yiyor, tanışıyor ve mutlu oluyorsunuz. Bir nevi sosyal masa. Yiyelim Güzelleşelim hayalken, işte böyle renkli bir projeye dönüştü. Sanırım son yemeğin detaylarını, projenin sahibi Doğacan o tatlı diliyle sitesinde illaki yazacaktır. Üstelik sosyal medya üzerinde tanıyıp, Nürnberg'te tanıştığımız erkek arkadaşı Boran da ona yardım edecekti. Benim durduğum noktadan bakıldığında öncelikle iyi bir ev sahibi olmaya çalıştığımı söylemeliyim. En nihayetinde Doğacan da, Boran da Bodrum'da ağıladığım ilk misafirlerim olarak tarihe geçtiler. Onları karşılamak, ağırlamak, transferlerine yardım etmek, kameraman olarak destek vermek çok eğlenceli oldu.

Yalıkavak pazar alışverişinden sonra Boran'la çizmek üzerine lafladık. photo by Dogacan Onaran
Yemeklerin bir kısmı Yalıkavak'ta bir kısmı Bitez'de yapıldı
Mutfakta hummalı bir çalışma vardı.

O gece hakkında da bir-iki söz söylemeliyim. Şu bir gerçek ki, Yiyelim Güzelleşelim her adımda daha da güzel oluyor. Hem lezzetler, hem insanlar hayata yeni anlamlar katıyorlar. Hazırlanışının her bir aşamasına şahit olduğum İtalyan menüsü ile mekan birbirine çok yakıştı. Ev sahipliğini üstlenen Tuna ve Volkan çifti evin her taşını neredeyse bir bir kendileri dizmişler. Tuna ile daha önce, adı çok geçen Mahmut Kaptan'ın kızı olarak tanımıştım. Her ikisiyle böyle bir mesaiyi paylaşınca hem çok sevdim, hem de çok mutlu oldum. Bodrum'daki dostlara yenileri eklendi dersem yanlış olmaz.

Yiyelim Güzelleşelim Bodrum ekibi, resmi çeken Ayşegül'ü atlamamak gerek

2013'ün bana kazandırdığı en güzel dostlarım, Doğacan ve Boran

Doğacan ve Boran'ın gelişiyle arada trafiği artıracak dostlarının olmasının ne kadar önemli olduğunu görüyor insan. Ayrıca Bodrum'a taşınma planımdan bahsettiğim an Yalıkavak'taki bu evi tutan annem ve babamın bana ne büyük destek verdiğini şimdi daha iyi anlıyorum.

Bodrum'da yapılacak en güzel şeylerden biri

Gümüşlük'te uzun uzun sohbet ederken

Yılbaşı hediyem

Bu süre zarfında bana özel bir mutluluk vardı ki o da Hülya'nın Bodrum'a gelişiydi. İstanbul trafiğinin üzerinde yarattığı stresi daha havayolu yolunda online takip etmiştim. İstanbul'da sevgilini bir hafta görememekle, Bodrum'da bir hafta görememek arasında aylar kadar fark olduğunu bilmem söylememe gerek var mı? Sesini, kokusunu, bakışını, gülüşünü özleyince insan haklı olarak şunu düşünüyor. Burada zaman ılık bir çikolata gibi ağır ağır akıyor. İnsan başına oturup sevgilisiyle birlikte tatmak istiyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu da geçer Ya Hu

Ege kralı…

Bodrum’da 1 yılın ardından